Birinci “Türk siyaseti yeniden şekilleniyor” yazımız da ülke üzerinde özellikle 1940’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar geçen zamana değinmiştik. Bu yazımızda tarih tekerrür ettiği için daha yakın tarihte Türk siyaseti üzerinde nasıl bir süreç geçti bunun üzerinde duracağız. Gösteriyor ki, her geçen süreçte daha ağır oyunlarla karşı karşıya kalıyor Türk siyaseti.
1980 yıllarında yapılan yapılaşma kısa sürede etkisini kaybetti. 1991 seçimlerinde yapılan ittifak bazılarının ayarlarını bozdu. Tabi ittifakın mimarı Aykut Edibali sürekli bir ittifak düşünürken, Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş’in seçim ittifakı yapmış olmaları 91 Milli İttifaka gölge düşürdü ve kısa sürede son buldu.
Bu gelişmeler sonrası ittifaktan iyi pay alan RP ilk genel seçimlerde 1. Parti oldu kısa süreli DYP ile hükümet oldu. Tansu Çiller’li Erbakan hükümeti özellikle ekonomide başarı grafiği yüksek bir süreç yaşandı. Akabinde birilerinin organizasyonu birlerinin uygulaması derken meşhur 28 Şubat postmodern darbe yaşandı.
Merhum Bülent Ecevit’in azınlık hükümeti zamanında terörist başı Abdullah Öcalan’ı CIA teslim etti, Fetullah Gülen’i ABD’ye aldı.
Terörist başının alınmasının verdiği hava ile DSP Genel seçimlerde 1. Parti çıktı. Tabi terörist başını teslim eden güçler hemen idamın kaldırılma şartını da beraberinde getirdi.
1999 yılında yapılan genel seçimler sonrası yapılan koalisyon hiç biraraya gelemez denilen DSP’li Merhum Bülent Ecevit ile MHP’li Devlet Bahçeli, ANAVATAN’lı Merhum Mesut Yılmaz’ın yardımıyla, ANASOL-M hükümeti kuruldu. Daha sonra 5 Partinin ortak kararıyla cumhurbaşkanı olan Ahmet Nejdet Sezer yaptığı kitap Show sonrası büyük bir krizin fitilini ateşledi, 2001 ekonomik krizi patladı.
Bu arada şiir okudu diye hukuki zemini olmayan bir şekilde ceza alan Recep Tayyip Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra dikkatleri üstünde toplamaya başladı. İstanbul sokaklarındaki Erdoğan Washington sokaklarını ve batı kulüplerini arşınlamaya başladı. Yaptığı temasları ve özellikle duyumlara yansıyan Irak için verdiği sözler kulislerde konuşuldu. Daha sonra hükümet olduğu zaman Irak tezkeresine verdiği uğraş bunun bir kanıtı gibiydi tüm uğraşlara rağmen teskere reddedilmişti.
Necmettin Erbakan karşısına genel başkanlığa aday olarak çıkan yenilikçi grup Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Fazilet Partili milletvekilleriyle birlikte Milli Görüş gömleğini çıkardık diyerek AK Parti’yi kurdu.
ANASOL-M hükümeti 2001 Krizi üzerine ABD’de yaşayan Kemal Derviş’i getirdi yeni ekonomik planını yaptı. Kemal Derviş planıyla tam işler yoluna girdi derken iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarih vererek 3 Kasım’da erken seçim olacak dedi ve ülke erken seçime gitti.
3 Kasım seçimleri tam bir organizasyon şeklinde gelişti.
Hiç siyasetle uğraşmayan işi gücü para spekülatörlüğü olan Cem Uzan Merhum Hasan Celal Güzel’in Yeniden Doğuş Partisini alarak Genç Parti adıyla seçimlere girdi. Konserler, döner ekmek dağıtmalar derken 3 Kasım seçimlerinde aldığı %7’lik oy oranıyla kendinden söz ettirdi. Cem Uzan’ın o sırada ABD ile Motorola üzerinden kavgası biliniyor. Cem Uzan aslında çaktırmadan ters vuruş yaptı. 9.52 ile DYP, 8.35 ile MHP Meclis dışında kalınca AK Parti %34.42 oy oranıyla 363 milletvekili aldı ve %80 hükümet oldu. Tabi burada millet iradesi de demokrasi de dibe vurdu parlamento iki partili dönem yaşadı.
AK Parti’nin 34.42 oy oranıyla 363 milletvekili alıp %80 hükümet olmasında Cem Uzan’ın hakkını yememek gerekir.
Tabi yasaklı olan ama genel başkan olan Recep Tayyip Erdoğan, CHP’nin desteğiyle kanun değişikliği yapıp, Siirt seçimlerini de iptal ederek milletvekili ve başbakan oldu.
Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili ve başbakan olmasında da Deniz Baykal’ın hakkını teslim etmek gerekir.
1990 ile 2002 yılları arası düşünülmesi gereken bir dönem. Türk siyaseti 1980’li yıllardan sonra 2000’li yılların başlangıcında yeniden yapılanma sürecini yaşadı.
AK PARTİ 3 KASIM 2002 TARİHİNDE KAYBETTİ
19 Yıllık iktidarda olan AK Parti başarılı mı, başarısız mı üzerinde durmadan önce, AK Parti kazandı mı, kaybetti mi buna bakmak lazım.
Aslında AK Parti 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde 34.42 oy oranıyla 363 milletvekili alıp %80 hükümet olduğu gün kaybetti.
Adil düzen diyen bir teşkilattan gelen, seçimler öncesi de adaletsiz seçim sistemi ve siyasi partiler kanunundan dem vuran AK Parti yönetimi 3 Kasım seçimlerinde ki adaletsizliği görüp “Böyle bir adaletsiz iktidarı istemiyoruz, seçim kanunu değiştirip yeniden seçime gidelim” deseydi işte kazandığı gün o gün olacaktı.
Kurulan bir düzende Adalet olmazsa, güç elinde olur belki ama ömrü uzun olmaz.
Demek ki, “Adil düzen” diyerek geldikleri milli görüş gömleğini gerçekten çıkarmışlardı.
Daha sonra gelinen noktada bir çok adaletsizliğe de imza atan AK Parti tüm güçler elinde olmasına rağmen bu gün çektiği sıkıntının başlangıcıdır.
Önümüzdeki yazımızda AK Parti’nin 19 yıllık iktidar sürecinde geçen eksi ve artılarıyla gelinen bu nokta üstünde duracağız.
Sonraki yazıda dereyi bulandıran Sedat Peker,
Ve en sonunda yeni siyaseti…
İstanbul
30.01.2025