Anadolu’da bir söz vardır “Dere bulanmadan, durulmaz” diye.
Yani önce dereyi karıştıracaksın, pislikleri, birikmiş çamurları oynatacaksın dere bulanacak, suyu kirlenecek sonra bu pislik temizlenince dere tekrar temiz duru haline gelecek.
Şimdi Sedat Peker dereyi bulandırıyor. Bu bulanmanın sonu durulur mu yoksa o dere daha mı kaybolur suyu kesilir göreceğiz.
Fakat öncelikle son zamanlarda siyasi arena ciddi tartışmaların odak noktası oldu. Bundan sonra siyaset nasıl olacak? Bu konuya bir bakalım.
“Türk siyaseti yeniden şekilleniyor” diye bir seri yazı ile düşüncemizi ortaya koyak istedim.
Türk siyasetinde tarih tekerrür ediyor, yeniden yapılanıyor tabi siyasetteki yeniden yapılanma devlete de sirayet ediyor.
Yeni partiler kuruluyor, bu partiler ne yapar?
Yüzde bilmem kaç oy alır?
Erken seçim olsa ne olur?
Cumhurbaşkanlığını nasıl bir aday alır?
Falan da falan....
Tartışmalar bunlar…
Türk siyaseti nereden geliyor nereye gidiyor, niye Türk siyaseti kendi mecrasında yürümüyor, birilerinin projesiyle oluşan Türk siyaseti nedir, kim yönetiyor diye çokta konuşan yok.
Aslında öncelikle konuşulması gereken Türk siyaseti siyaseti bu olsa gerekir.
Türk siyaseti hiçbir zaman kendi mecrasında gitmedi. Birileri planladı, başına da birileri büyük fotoğrafa konuldu, sonra da seçmenin önüne büyük bir boy fotoğrafı konuldu, birlerinin iki dudağından çıkan bir liste fotoğrafı da seçmenin önüne konuldu, seçmen de bunu seçti adına da millet iradesi veya milli irade denildi.
Bu nasıl millet iradesi veya milli iradeyse….
Hani millet iradesiyle seçildik, milli iradeye saygı diyen siyasetçiler var ya, onlara sormak lazım, liste fotoğrafına girmeseydiniz gerçekten seçilme imkanınız varmıydı?
Türk siyaseti kuruluş değerlerindeki millet iradesine bağlı, çoğulcu yönetimi benimseyen, tüm yurttaşları kapsayıp, kendi ürettiği siyasetten 1930’lar sonrası uzaklaştı.
1921 meclisi ve anayasası gerçekten milli iradeyi temsil ediyordu. Bu durum 1930’lu yıllar sonrası özellikle de İnönü döneminde şeflik uygulamalarıyla o milli irade kayboldu.
Aslında milletin önüne konulan 46 ruhu ve 1950 sonrası yeni siyaset aldatmacasının esiri oldu. Sadece rengi fotoğrafı değişti.
Cumhuriyetin kuruluşunun yeniden yapılandırıldığı 1950 yıllarında başlayan yeni siyaset yapısı 1960 yılına geldiği zaman iflas etti tekrar yapılandırıldı. Çünkü gerçekte milli irade ve milli siyaset değil, perdelenmiş bir proje siyaseti uygulandı.
Zikzaklarla geçen 20 yıl sonrası 1980 yıllarında Türk siyaseti tekrar yapılandırıldı. Yine zikzaklı giden bir 20 yıl sonra 2000’li yılların başlamasıyla tekrar yapılandırıldı. 2000’li yılların başından beri tek güç olarak ama yine zikzaklarla bir 20 yıl geçti tekrar yapılandırılma sürecine girildi.
20 Yılda yapılandırılırken her 10 yılda da müdahaleleri unutmamak lazım. Her yeni müdahale ve yapılandırılma ülkeyi hep geriye götürdü.
Öyle kimse yeniden yapılandırma falan olmaz demesin bu süreç aslında 2013 yıllarında adım atılarak başlanmıştı sonuca bir adım kaldı.
SEBEBİNİ DÜŞÜNMEK LAZIM….
1919 Yılına gelindiği zaman ülkenin kaderi elinden alınmış Sevr illetiyle karşı karşıya kalmıştı. Bir avuç kahraman Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, Milli Mücadele kahramanları İstanbul’dan yol alıp Samsuna vardıkları zaman ülkenin de kaderi değişiyordu. Milli mücadele, 23 Nisan 1920’de meclisine, 1921 de milli iradeye, 29 Ekim 1923 yılında da devletine kavuştu.
1919’u, 1920’yi, 1921’i ve 1923’ü hazmedemeyen güçler, 1919 yılında yarım bırakılan planı uygulayabilmek için adım adım ülkeyi yöneten siyaseti de ellerine almaya başladı.
Büyük Ulema Merhum Hasan Basri Çantay’ın “Mustafa Kemali yalnız bıraktık suç bizde” dediği gibi 1924 yıllarından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnız bırakılması birileri de boşluğu doldurması sonrası 1930’lu yıllardan sonra Türk siyaseti yeni yapılanmasına başladı. Önce bir din düşmanlığı politikası ve milli şeflik yapılandırmanın önünü açtı.
46 Ruhu diyerek bir çıkış yapıldı.
Gerçekten bir 46 Ruhu var mı? Bu 46 Ruhu Yalta ruhu olabilir mi? Hiç düşünülmedi sanırım.
Yalta Konferansında Emperyalist güçlerin, İngiltere, ABD ve Sovyetlerin ülkeleri yeniden yapılandırma toplantısı olduğunu sanırım hepimiz biliriz.
Bu zaman içerisinde görüldü ki, Türkiye’ye verilen görev BOP projesi içinde “Batmayacak Ortadoğu’nun kilidi kırılır, kalkınmayacak bölgenin gücü olur” fotoğrafı içinde Türkiye’de her 10 yılda müdahale, her 20 yılda yeniden yapılanma projesi uygulandı.
Bugün geldiğimiz nokta da bunu açık seçik görüyoruz. İmtiyazlı gelen proje iktidarlar sonrasında müdahaleler ve yeniden yapılandırılma.
Bizim siyaset bu düzeneği görmek yerine suçlama, kutuplaştırma siyaseti üzerinden yürüyor. 70 yıldır sağ siyaset bu ülkeyi yönetiyor, kendi siyasetlerine bakmak yerine ya ayrılanları hain ilan etme yada hala CHP düşmanlığı üzerinden siyaset yürütmeye çalışıyor.
Gelecek yazımızda son 20 yılın siyasetini değerlendireceğiz.
Sonrakinde dereyi bulandıran Sedat Peker, en sonda yeni siyaseti…
İstanbul
21.11.2024