Sultan Abdülaziz’in Baş Mabeyncisi Hafız Mehmed’in en küçük oğlu Mahmut Baler, nâmı diğer Bal Mahmut’tan bir hatıra …  Anlatımından olayın İstanbul’un işgal yılı içerisinde geçtiği 1919-1920 yıllarına ait olduğu anlaşılıyor.

Köprülü Konak adıyla tanınan bizim evimizde  haftada bir veya iki gece musiki toplulukları olur .  Muhtelif musiki üstatları yanında çok iyi Kanun çalan Şehzade Ziyaeddin Efendi ve Deniz kızı Eftelya da bulunurdu. Bu münasebetle Şehzade Ziyâeddin Efendi ile aramızda kuvvetli dostluk havası doğmuştu. (Şehzade  Ziyâeddin Efendi Beşinci Mehmet Reşat’ın en büyük oğludur. )
Bu topluluklar böylece devam edip giderken, bir gece evimizin telefonu çalınarak harika bir ahenkle konuşan bir hanımın beni aradığını haber verdiler. Koşup telefonu kulağıma dayadım. Ve harika bir sesle karşılaştım. Bu tatlı telefon muhaveresi gittikçe işi azıtarak her gece tekrarlanmaya ve birkaç saat de devam etmeye başladı. Evde babam başta bütün ev halkı bu ahenkli sese aşıktı.

Telefon ahizesini bir birinin ellerinden  kaparak kısa da olsa dinlemeye çalışırlardı.

Artık biz her gece bu telefonun çalmasını heyecanla bekler olduk. Telefonda şöyle konuşmalar oluyordu :

“Bak hayatım. Öbür akşam , seni Ömer Hilmi Efendi’nin sarayına davet edecekler. Kapılara konan kafeslerin deliğinden ben parmağımı çıkaracağım. Dikkatli ol parmağımı olsun görmeye çalış.”

Ben bu hanımı , Ziyaeddin Efendi’nin evindeki saraylılardan biri , belki de evlenme çağına giren kızı olduğunu tahmin ettim. Velhasıl bu telefon aşk muhaveresi bir birimiz görmeden ve tanımadan aynı minval üzere bir – iki ay devam etti durdu.

Bir gün Ziyâeddin Efendi’ye ait bir haremağası , bizim eve telefon ederek , yarın Ziyaeddin Efendi Hazretleri’nin Kadıköy’den 14.00 de kalkacak olan vapurla köprüye geleceklerini ve 14.30 da benim mutlak köprüde bulunmamı istediklerini söylemiş. Ben bu randevu için köprüde Kadıköy Vapur İskelesine giderken yanıma birden bire sokulan iki adam kollarıma girerek kendilerinin sivil polis olduklarını ve beni Emniyet Müdürlüğüne götürülmem için emir aldıklarını söylediler ve “Maalesef sizi tevkif ediyoruz” dediler. Ben şaşırıp : -“Ne tevkifi bu, anlayamadım. Bir yanlışlık olmasın?” dedim. “Hayır Efendim. Biz sizi tanırız . Bir yanlışlık yoktur. Aldığımız emir budur. Siz sebebini emniyette öğrenirsiniz” diye cevap verdiler.

O esnada vapur köprüye yanaşıyordu. –“ Pekâla ! Yalnız iki dakika müsaade edin . Bu vapurdan çıkacak olan Ziyaeddin Efendi benimle buluşmak istemiş. Kendisini bir- iki dakika görüp, öyle gidelim” dedim. Muvafakat ettiler. Vapur yanaştı. Ve Ziyaeddin Efendi koluna giren bir dalkavuğuyla beraber bana sokularak :

-“ Mahmut Bey, sizi ben tevkif ettiriyorum. Sizin işinizi müdüriyette halledecekler. Haydi memur efendiler, götürün bu adamı müdüriyete” deyip benden uzaklaştı.

Şaşkın adımlarla sivil polislerin kolunda müdüriyete giderken köprüde hariciye memurlarından ve bilahare büyükelçi olan arkadaşım Fikret Özdoğanca’ya rastladım. Polislerden bir dakika müsaade isteyerek mahalle komşum olan bir arkadaşıma “ Hakikatin iç yüzünü bilip öğrenemediğim bir sebeple beni tevkif edip müdüriyete götürüyorlar. Lütfen bizim eve bir telefon ederek bu vaziyeti anlatın” diye rica ettim. Ve polislerden beni İkinci Şube Müdürü Hidayet Bey’in odasına götürmelerini istedim. Kabul edip beni Hidayet Bey’e götürüp teslim ettiler. Emniyet 2. Şube Müdürü Hidayet Bey bizim aile dostumuzdu. Babama çok hürmet eder ve beni de çok severdi. Ona “ Bu ne hal yahu?” diye sordum.

-“Vallahi pek esaslı bir şekilde bilmiyorum. Ama kulaktan duyduğuma göre siz, Ziyaeddin Efendinin boşadığı fakat kendisini hâlâ bir aşkla sevmekte olduğu için köşkünden ayıramadığı Meleksiran Hanımefendi ile bir aşk macerası geçirmekte olduğunuzu haber aldığını söylediklerini duydum” dedi. “ Ve bu mesele için de sizi Müdür Bey görecekmiş. Ama henüz gelmedi. Gelinceye kadar benim odamda oturunuz” diyerek beni getiren polisleri odadan savdı. O zaman İstanbul Polis Müdürü , sonradan 150’likler listesinde yer alan, Arnavut Tahsin idi. Bir müddet sonra içeriye giren bir polis :

-“Müdür Bey geldi efendim. Beyi bekliyorlar” dedi. Ben o polis refakatinde meşhur Tahsin’in huzuruna çıktım. Tahsin beni pis ve iğrenç bir bakışla süzdükten sonra : “-Kimdir bu adam?” diye sordu. Polis elindeki evrakı müdüre teslim ederek odadan çıktı.

Tahsin evrakı gür sesle okumaya başladı :

Kadıköy, Kurbağalıdere derken sinirli bir halde “boku püsürü” diye bir de küfür salladı. Yine devam ederek “ Şehzade Ziyaeddin Efendi Hazretlerinin mutallakatları [1]olup köşklerinde bir dairede bulundurduğu eski karısı Meleksiran Hanımefendi ile münasebet-i gayr-ı meşruada bulunduğu anlaşılmış olmakla…” Okumayı yine keserek başını yukarı aşağı sallayıp bana yiyecek gibi bir daha baktıktan sonra gene okumaya devam etti. “Mezkur Mahmut Celaleddin Bey’in derhal tevkif edilerek sorguya çekilmesi ve hakkında gereken muamelenin acilen yapılması” diye evrakı okuduktan sonra galiz küfürler ederek yerinden kalktı ve bana doğru yürüdü. Yüzüme dik dik baktıktan sonra :

-“ Hanedan-ı Âli Osman’ a tasallut haa. Götürün bu alçağı aşağı ve gösterin gününü” diye polislere emir verdi. Ve hemen koluma iki polis girerek beni dışarı çıkardılar. Hidayet Bey’in evvelce verdiği emir üzerine beni yine Hidayet Bey’in odasına götürdüler ve Tahsin Bey’in emirlerini de söylediler.

Polisler beni emniyete götürürlerken yolda rastladığım arkadaşım vaziyeti eve bildirmiş. Onun telefonu üzerine ev allak bullak olmuş, bir anda gelip müdüriyeti doldurmuşlar.

O devrin Harbiye Nazır olan Ziya Paşa babamın ve eniştemin çok yakın dostuydu. Ona telefonla hadiseyi anlatmışlar. Benim bu işte telefon dinlemekten başka bir günahım olmadığını ve beni hırpalamadan tahliye etmeleri hususunu acele Tahsin Beye söylemelerini rica etmişler. Ve Ziya Paşa’nın derhal yaptığı bir telefonu üzerine beni müdüriyette hırpalamadan , fazla da tutmadan yine iki polis nezaretinde hiç kimseyle temas ettirmeden evime gönderdiler. Ve ikinci bir işarete kadar katiyyen evimden dışarı çıkmamamı tembih ettiler.

Evimizin etrafını abluka halinde saran polisler evden dışarı ve dışardan eve hiç kimseyi sokmadılar. Bu hal üç gün böylece devam etti. Babam : “Bu insanlara hiçbir zaman itimat edilmez. Bunu sana defaatle söyledim. Hepimizin başını belaya soktun” diye ben azarlayadursun, 2. Şube Müdür Hidayet Bey’in yazdığı bir tezkereyi polis bana uzattı. Bu tezkerede Padişahın Baş Mabeyincisi ismini unuttuğum bilmem ne Paşanın acele beni görmek istediğini ve yine polis refakatinde saraya gitmemi bildiriyordu.

Ben toparlanıp iki polis refakatinde Saraya gidip, Başmabeynci Paşa’nın huzuruna çıktım. Paşa âmirâne ve oldukça soğuk bir tavırla beni bir yere oturtmadan lafa başladı. Padişahımız Efendimizin bu hadiseden üzüntü duyduklarını , şâyia ve tatsızlığın bir an evvel kapanması için benim Ziyaeddin efendinin mutallakası olarak köşkünde bulundurduğu Meleksiran Hanımefendi ile derhal evlenmemi istedikleri emirlerini bana tebliğ etti. Şaşırdım. Tatlı bir ses ve kafes deliğinden çıkabilmiş tek parmağından başka ne yüzünü ne de gözünü gördüğüm karakter ve huyunu bilmediğim bir hatunla baştan inme bir emirle istikbal ve mukadderatımı birleştirmek ( zaten bu hengamda yanacağım kadar yanmışım) ateşi daha küllenmemiş bir üzüntüyü taşıyıp dururken yeniden bir maceraya atılmak sonra da baştan inme bir emirle evlenmek. Bu olacak şey değil dedim. Ve birden bire içimden doğan bir cesaretle dikilip :

-“Bu olamaz paşam. Benim zerrece bir kabahat ve günahım olmayan bir hadisede her hareketi bağlı bir esir gibi bir emirle evlenemem. Beni mazur görmenizi rica ederim” diyebildim. Başmabeyinci Paşa benim bu dikine verdiğim cevabıma fena halde  kızdı. Hiddetinden kısılan sesiyle bana :

-“ Mahmut Bey! Lafı hasbihale dökmeyelim ve uzatmayalım da Padişahımız Efendimizin karar ve emirleri budur. Buna karşı gelinmez ve her hangi bir fikir de beyan edilmez. Başka da yapılacak bir şey yoktur. Şimdi siz bana Padişahımıza arz edeceğim üzere tespit edeceğiniz nikah gününü bildirin” dedi. İşin karışık bir hal aldığını görünce içimden verdiğim bir kararla fazla konuşmaya lüzum görmeden :

-“Madem ki Padişahımızın emirleri kat’idir. Kabul ediyorum. Ancak nikah günümüzün tespiti için ailemle görüşmeden maalesef şimdi size bir şey söyleyemeyeceğim. Bana bir gafta kadar müsaade buyurmanızı rica ediyorum” diye bir mühlet istedim. Paşa yine aynı sinirli ve kızgın bir sesle : -“ Bir hafta çoktur. Efendimizin size ancak üç gün müsaade buyuracaklarını zannediyorum. Siz de bu üç gün içinde gününüzü bana bildiriniz” dedi. Ben : –“ Baş üstüne, efendim” deyip abam birden bire yerinden dikilerek ; -“ Buyurun bakalım, ayıkla pirincin taşını şimdi” diye müthiş öfkelendi. Ve bana bir hayli çıkıştı. Sonra, hadi söyle bakalım, şimdi ne düşünüyorsun ve ne yapmak istiyorsun? Diye sordu :  –“Efendim ben ne yapmak istediğimi size iki gün sonra arz ederim.
Biz o devirde babamızın karşısında normal konuşamaz ve daima böyle tazimkâr ifadelerle görüşürdük. Kararı gizlice anneme bildirdim. Ve ;

 -“Hidayet Bey vasıtasıyla bir pasaport temin edersem , memleketten dışarı sıvışacağım. Başka da bir çarem kalmadı” dedim. Annem çok üzüldü. –“Oğlum gideceğin yerlerde paran tükenirse ne yaparsın? Bu karanlığa atılmamanı tavsiye ederim” diye beni önlemeye çalıştı. Ben de “ Artık alnımın yazısı ne is o olacak” dedim.  “Pekâlâ seni Allah korusun” deyip sustu.

Ben gizlice Hidayet Bey’e giderek hiçbir kimsenin haberi olmadan , “ Sır halinde aramızda kalmak şartıyla babamın sizden çok mühim bir ricası var” diye lafa başladım. “ Estağfurullah, emrederler, söyleyin” dedi.

“-Bana Viyana’ya gitmek üzere acele bir pasaport temin etmenizi istiyorum” dedim. Biraz düşündükten sonra ; -“Bu iş duyulursa ben mahvolurum. Ama arzunuzu yapacağım. Bana iki fotoğraf getirin. Yarın sabah ta gelin alın” dedi.

Ben uçarak fotoğrafları temin ettim ve müdüriyete giderek pasaportu aldım. O esnada İngilizler ve İtalyanlar İstanbul’u işgal etmişlerdi. Karaköy Sahilinde demirleyen , İngiliz donanmasının topları nerdeyse köprünün göbeğine ulaşacaktı. Ben babama haber vermeden evde vedalaşarak hem meşhur padişahın göbeğinden fırlattığı saçma ve gülünç emrinden , hem de memleketimizin bu korkunç işgal felaketini görmemek bakımından izahı müşkül bir acı huzur ile trene atladığım gibi Viyana yolunu tuttum.[2]

 

[1] Boşadığı

[2] Mahmut Baler,  Baldan Dalalar 3 ve Hatıralarım , Kervan yy. İst-1982 sh : 38-44


DÜNYA ÇOCUKLARI İSTANBUL’DA BULUŞACAK

KİCK BOKS KUŞAK TÖRENİ

İMAMOĞLU TURGUT ÖZAL’I ANMA TÖRENİNE KATILDI

SULTANGAZİ'YE BAHAR GELDİ

MADEN SEKTÖRÜ 2023 YILINDA İHRACATTAKİ YARALARINI 2024 YILININ İLK ÇEYREĞİNDE SARDI

HASAN MUTLU’DAN KAYMAKAM ŞENEL’E ZİYARET

EYÜPSULTAN'DA YENİ DÖNEMİN İLK MECLİSİ TOPLANDI

BAŞKAN DR. MİTHAT BÜLENT ÖZMEN “GÜZEL İŞLER YAPACAĞIZ” DEDİ.

BAŞKANLIĞI KAZANAN HASAN MUTLU ÜÇ REKORA İMZA ATTI, FAKAT!...

BBP BAYRAMPAŞA İLÇE BAŞKANI FUAT TUNÇ'UN BABASI VEFAT ETTİ

ATİLA AYDINER GERÇEKTEN İSTENMİYORMUŞ, AK PARTİ DE KURUMSAL DEĞİLMİŞ!...

BAYRAMPAŞA MÜLKİ AMİRLERİNİN YOĞUN BAYRAM PROGRAMI

RAMAZAN BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN

HASAN MUTLU’DAN BAYRAM MÜJDESİ ÇAY 3 TL, ŞEHİT AİLELERİNE ÜCRETSİZ

YENİ BAŞKAN, YENİ MECLİS İLK TOPLANTI HER ŞEY OY BİRLİĞİ

İMAMOĞLU MESAİ ARKADAŞLARIYLA BAYRAMLAŞTI

EYÜPSULTAN'A YENİ BAŞKAN

BAYRAM SÜRESİNCE TOPLU TAŞIMA ÜCRETSİZ

İBRAHİM YILDIRIM

TELEFON SAPIĞI

İbrahim Yıldırım Sohbet köşesinde TELEFON SAPIĞI

25.02.2022 09:58:00

İstanbul

19.04.2024

  • İMSAK 04:38
  • GÜNEŞ 06:12
  • ÖĞLE 13:08
  • İKİNDİ 16:53
  • AKŞAM 19:55
  • YATSI 21:22
  • Cuma 18.7 ° / 12.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 13.1 ° / 10.8 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 17.7 ° / 9.5 ° Güneşli

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 32 28 1 3 53 87
2.Fenerbahçe 32 27 1 4 57 85
3.Trabzonspor 32 16 12 4 12 52
4.Beşiktaş 32 14 12 6 4 48
5.Rizespor 32 14 12 6 -4 48
6.İstanbul Başakşehir 32 13 12 7 4 46
7.Kasımpaşa 32 13 12 7 -2 46
8.Sivasspor 32 11 10 11 -5 44
9.Antalyaspor 32 10 10 12 -1 42
10.Alanyaspor 32 10 10 12 -5 42
11.Adana Demirspor 32 9 10 13 5 40
12.Samsunspor 32 10 14 8 -6 38
13.Ankaragücü 32 8 11 13 -1 37
14.Kayserispor 32 10 12 10 -9 37
15.Konyaspor 32 8 12 12 -11 36
16.Hatayspor 32 7 13 12 -8 33
17.Gazişehir Gaziantep 32 8 17 7 -15 31
18.Fatih Karagümrük 32 7 16 9 -6 30
19.Pendikspor 32 7 16 9 -28 30
20.İstanbulspor 32 4 21 7 -34 16