Bu günlerde çok tartışılan iki konu var.

Birincisi, İçleri bakanlığı tarafından valiliklere gönderilen 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde yapılan kısıtlamalarla, 30 Ağustos Zafer Bayramı yasaklanıyor mu? Sorusunu beraberinde getiriyor.

İkincisi ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan “Kızıl Elma” klibin de Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterilmemesi.

30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde yapılan kısıtlamalara baktığımız zaman evet dünya üzerinde bir virüs belasıyla mücadele ediliyor, kısıtlanabilir mi? Tabi ki, kısıtlanır. Fakat bunu bir tartışmaya açık şekilde yaparsanız insanlarında aklıyla dalga geçmiş olursunuz.

1 Haziran normalleşme süreci başlayıp her şey serbest edildiği zaman yazdığımız yazıda “Kontrolsüz serbestlik felaketleri birlikte getirir” demiştik.

Asıl tehlikeli serbestlikler nelerdi, düğünlerin serbest bırakılması, plajların serbest bırakılması, büyükşehirlerde seyahat kısıtlamasının kontrolsüz serbest bırakılması v.s.

Bu zaman zarfında düğünleri serbest bıraktın, plajları serbest bıraktın, insanlar istediği gibi şehirler arası seyahatler yaptı. Kurban bayramında plajlar tıklım tıklım doldu, parklar tıklım tıklım doldu, Ayasofya açılışında binlerce insan yurt içinden ve dışından kontrolsüzce geldi, Sultanahmet meydanını doldurdu. Çay ocaklarında, Cafelerde insanların koyun koyuna oturmasına izin verdin, tarihe mal olmuş, Türk milletinin ruhsatı olan zaferler haftası ve 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerinde kısıtlama getiriyorsun. Zaten milli bayramlarda protokol uygulanır kalabalık belli olur.

Bu karar düpe düz kutuplaşmayı körükleyen milletin tarihinden koparma kararıdır.

TARİHİN HER SAYFASI BİZİMDİR…

Toplumun ciddi kutuplaşma yaşandığı bu zamanda derleyici, toplayıcı olması gereken en önemli etkenlerden biri olan tarihi gerçekler ve değerlerdir. Eğer siz tarihi bir bütün olarak görmezseniz kendi tarihinizi inkar etmiş olursunuz. Kendi tarihini kim inkar edersen de, tarihine ihanet etmiş olursun.

Bin yıllık tarihimiz içerisinde Alpaslan neyse, Kılıç Arslan neyse Osman Gazi neyse, Fatih Sultan Mehmet neyse Mustafa Kemal Atatürk’te odur.

1071’de Alpaslan Anadolu’nun kilidini açtı, Mustafa Kemal Atatürk’te 1922’de bu topraklar Türk toprağıdır diye tapusunu aldı ilelebet o kilidi kapattı.  

Hiç bir tarihi gerçekleri birbirinden ayıramazsınız.  Eğer ayırırsanız toplumu kutuplaştırırsınız, bölersiniz ve kendi tarihinize ve toplumunuza ihanet edersiniz.

Her dönemi o günkü şartlar içinde eksi ve artı değerlendirebilirsiniz ama yok sayamazsınız. Birini daha az birini daha çok seversiniz ama inkar edemezsiniz.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından hazırlanan “Kızıl Elma” klibinde Mustafa Kemal Atatürk’ün olmaması, ama henüz tarihe malolmamış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olması kafalarda büyük soru işareti bırakmıştır.

O klip gördüğümüz kadarıyla tarihi dönemler içinde yeni başlangıçları, kurucu irade ve liderleri gösteriyor.

Evet Alpaslan Anadolu’ya ayak bastı yeni bir çağ açtı, Osman Gazi Selçuklu devletinin dağılması sonucu yeni bir imparatorluk kurdu, Fatih İstanbul’u fethederek yeni bir çağ açtı, Mustafa Kemal Atatürk Sevrle yok edilen, paylaşılan  yakılan Osmanlı devletinin küllerinden bir devlet, Türkiye Cumhuriyetini kurup misakı milli sınırları oluşturdu, Türk devletinin tapusunu onayladı.

Bu tarihi gelişmeleri birbirinden ayırabilir misiniz?

Böyle tarihi anlatan bir klipte Mustafa kemal Atatürk’ü vermezken neyin kurucu lideri olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı verdiniz de toplumu kutuplaştırmanın önünü açtınız?

Recep Tayyip Erdoğan bu gün cumhurbaşkanımız, AK Parti Genel Başkanı olan Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde bir siyasetçidir. Yeniden bir kuruluşun kurucu lideri değil, Türkiye Cumhuriyeti başbakan ve cumhurbaşkanlarından daha uzun süre hizmette kalmış bir siyasetçidir.

Atatürk bir seyahat esnasında bir yerde mola verir. Mekan sahibine sorar; “Tarihte en büyük komutan kimdir? Mekan sahibi atılır. “Sizsiniz paşam” Atatürk; “Dalkavuk ben sana tarihten soruyorum sen bana dalkavukluk yapıyorsun.” Der. Sanırım bunu yaparak birileri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a dalkavukluk yapmaya çalışıyor.

Milli Mücadele iradesi olmasaydı, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurtuluş mücadelesi verilmeseydi bu topraklarda, çokça söylediğimiz “bayraklar inmesin Ezanlar susmasın” sloganını söyleyip gönderlerde bayrağı görüp, minarelerde ezanı, salayı duyabilecek miydik?

Bununla ilgili geniş araştırma yazımı ileriki günlerde yazacağım ama şu kadarını söylemek isterim. Mustafa Kemal’i dinsizlikle suçlayanlar veya İngiliz getirmesi diyenler, o gün mücadelesinde yanında olan Ömer Nasuhi Bilmen’den, Hasan Basri Çantay’dan, Mehmet Akif Ersoy’dan, Ahmet Hamdi Elmalılı’dan ve bir çok alimden daha mı ulemasınız ki böyle bir kararı veriyorsunuz?

O günün şartlarında yapılması gereken en iyi şekilde yapılmış, Milli Mücadele ruhuyla istiklal kazanılmış devlet inşa edilmiştir.

Türkiye cumhuriyetinin yeniden inşa edilmeye değil, rahmani siyasetle, akılla, bilimle, adaletle, toplumsal ahlakla doğru yönetilmeye ihtiyacı vardır.

Kutuplaştırma, düşmanlaştırma siyasetiyle ilimden, akıldan, adaletten uzak yönetmekle bu ülke belki zenginleşir ama gelişmez….