Ramazan ayı içerisindeyiz. Kur’an bu ayda indirilmiştir. Derlerki “Ramazan Kur’an ayıdır”. Okumayı bilenlerin, günde en az bir cüz okuyarak 30 cüzlük Kur’anı bu ayda hatim etmeleri , gelenek olmuştur. Zira Cebrail Aleyhisselamın bu ayda Hz. Peygamber ile karşılıklı mukabele ederek onun hatimini dinlediği, bir nevi vahyin kontrolünü her sene yaptığı mervidir. Bu bakımda Kur’an okumasını bilenlerin hiç olmazsa senede bir hatim yapması sünnet-i seniyye gereğidir.
Bu geleneksel olarak camilerde ve evlerde , asırlardan beri icra olunagelmiştir. Bu okuyuşlara Kur’an-ı Kerim’in mealini de okuyarak, anlamak en doğrusudur. Bunun ile ilgili mestur bir anekdot şöyledir :
Molla Fenari , hacca giderken Karaman’a uğrar. Cuma günü camiye varır. Cami ehli , Molla’nın geldiğini bilir ve her biri hünerini gösterir. Hafızın bir de torlayıp toplayıp [ Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Adem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.] (Taha Suresi ayet : 121)
ayetini yedi rivayetle okur. Biraz uzatılacak yerleri yüksek sesle uzatır da uzatır. Namazdan çıkınca Mollla Fenari hafızı çağırıp buyurur :
-“Mola hâfız , bilmiş ol ki Hakkın Kelâmında çok rivayet vardır. Ve ehli yanında her birine riâyet vardır. Kimi kabilelerinin lügatlerinin ayrılığıdır, kimi de (herkesin anlayamayacağı kadar ) ince faziletle nüktelerin uygunluğudur. Bazı ayetler olur ki onun yüksek sesle okunması ve şerefli rivâyetlerle tekrârı daha iyi kabul edilir. Ve bazısının ise gizleyerek hafifçe ayrılıkları bırakarak okunması edebe uygundur. “
“Bugün sen halkın içinde bağıra bağıra , tekrar tekrar başlayıp ne dedin bilir misin? “ Adem peygamberin ….cıkları açıldı, ….cıkları açıldı” dedin. Yürü hey edepsiz. Bu ne utanmazlık ve nasıl rezilliktir? Bir daha bunun gibi hüner göstermeye kalkma!..” [1]
Bu anekdot bize , Kur’an-ı anlamadan okumanın ne duruma soktuğuna güzel bir örnektir.
Oruç tutmak bazı tiryakiler için , başlangıçta sıkıntılı olabilirse de üçüncü günden sonra bünye alışmaktadır. Bu evrede tiryakilerin durumları ile ilgili bir anekdotu arz edeyim :
II. Mahmut gayet tiryaki olduğunu bildiği Adanalı Abdullah Efendiyi huzur dersindeki muhatapların biraz sıkıştırmalarını emretti. Abdullah Efendi, muktedir, hiçbir sualin cevabında acz göstermez , bir parça da iddialı bir adamdı.
Muhataplar , Padişahın emrini yerine getirmek üzere hazırladıkları güç suallerle hocayı sıkıştırmağa başlamışlardı.
Padişahın huzurunda bulunmaklığın verdiği heybete ilaveten oruç vaziyetiyle asabileşen ve enfiye tiryakisi olan Abdullah Efendi, bu suallere biraz başını sallayıp cevap verebilmek için bir çekim enfiye arzusuyla tahammülü kalmadı. Nihayet cebinden enfiye kutusunu çıkardı :
-“Ben altmış bir günü göze aldım. İnşallah Cenabı hak affeder. Hak Teala affettikten sonra elbette Padişahımız da affeyler… diyerek üç defa parmak dolusu enfiyeyi derin derin çektikten sonra gözleri açıldı. Doğruldu. Karşısındaki muhataplara meydan okuyan bir tavırla .
-“Şimdi” dedi. “buyrun efendiler!”[2]
Hasta ve yolcu olanların başka günlerde oruç tutmaları ruhsatına ilaveten , hiç tutamayacak durumda hastalığa müptela olanların, çok yaşlı ve takatsiz olanların da fidye ödeyerek , bu ibadeti yerine getirmeleri dini vecibedendir. Buna rağmen tutmayanlar için de anlatıla bir nükte de şöyledir :
Bir gün bektâşîye niçin oruç tutmadığını sormuşlar:
-"Vallahi tutmak isterim ama halim, mecalim yok" demiş.
-"Peki iftara çağrılırsan gider misin?" demişler.
-"Aaaa. Tabii ne yapar, yapar giderim" demiş.
"Canım bu nasıl olur? Allah'ın emrini dinlemiyorsun da, kulların davetine icabet ediyorsun" diye sitem edilince de:
"Eee, Cenab-ı Hak, merhametlilerin en merhametlisidir. Kullarının günahlarını affedebilir. Fakat insanlar en küçük ihmalde güceniverir. Bunun için davetleri kaçırmam" cevabını vermiş.
Bir de bu mübarek günlerden bigane olup da kendine çeki düzen verememiş olanlar da vardır. Bu anlatacağım latife de , Bal Mahmut’tan :
Eski İstanbul zariflerinden Mahmud Baba merhum , kendi tertip ettiği zevkli ve leziz mezeleriyle kurduğu rakı sofrasına neşe ve zevkine itimat ettiği arkadaşlarını toplar, ramazana , kandile filan bakmadan , hemen her akşam çekerdi.
Bir Ramazan akşamı , yine İstanbul tarafındaki lokantalardan birinde tam tertip kafayı çektikten sonra, Bebek’teki evine gitmek üzere durak yerine gelerek tramvayı beklemeye başlar. Çift arabalı tramvayın tabelasına bakmağa lüzum görmeden tramvaya atlar. Gelen biletçiye :
-“Evladım , ver bakalım bir Bebek bileti,” der.
Biletçi :
-“Bey Baba, bu Yedikule arabasıdır!” deyince,
-“Ha , yanlış binmişim evladım. Durduruver de ineyim,” deyip tramvaydan iner.
Biraz sonra, yine bu şekilde bindiği bir tramvaya da :
-“Bebeğe” , diye bilet ister.
Tramvaycı :
-“Efendim bu Topkapı arabasıdır. Yanlış binmişsiniz,” deyince :
-“Aman evladım, kusura bakma yanlışlık olmuş. Duruver de ineyim” diyerek yine tramvaydan iner.
Bu sefer sarı plakalı Bebek arabasını iyiden iyiye gördüğüne , kani olunca , tramvaya girip ikişer kişilik kanepelerden birine çöker.
O aralık dudaklarının arsından hafifçe “sübhanallah, sübhanallah ” diye elindeki teşbihini çeken bir hoca da gelip Mahmut Baba’nın yanına oturur.
Hoca sağında oturan yolcunun ağzından etrafa yayılan rakı kokusunu duyunca , ramazan akşamında , Allah’tan korkmadan rakı içen bu adamın haline adam akıllı içerleyerek , Mahmut Baba’yı çatık kaşla süzmeye ve teker teker düşürdüğü tespih taneleriyle , mırıldanmağa , sübhanallahların tonunu da yavaş yavaş yükseltemeye başlar.
O aralık tramvay hareket eder. Mahmut Baba kısık ve donuk görüşüyle tramvayın bir acayip dönüş yaptığını zannederek ,merakla yanındakine :
-“Kuzum hocam, bu tramvay nereye gidiyor? “Diye sorar.
Sabrı tükenen hoca, açtığı gözlerini Mahmut Baba’nın bulanık gözlerine dikerek, dişlerini gıcırdata gıcırdata :
-“Cehenneme, cehenneme,” der.
Mahmut Baba yanından geçen biletçinin koluna yapışarak :
-“Hay Allah, yine yanlış binmişiz evladım!. Durdur şu arabayı da çabucak inivereyim,” der.[3]
Efendim hepinize hayırlı ramazanlar diliyorum. İbadetleriniz makbul, korktuklarınızdan emin umduklarınıza nail olunuz…
İstanbul
02.05.2024