Uzun zamandır ülke siyaseti oldukça kirli gidiyor. O kadar kirlendi ki, neyin nasıl olduğu, kimin kime ne söylediği, sorumluluk sahibi insanların pes dedirtecek açıklamaları eyvah dedirtircesine hayatımızın bir parçası oldu…

2012 yıllarından bu tarafa bir tarafta algı siyaseti, bir tarafta baskı siyaseti, bir tarafta kirli siyasetle yaşıyoruz.

Fakat son zamanlarda olanlar sanırım artık bir dur demenin zamanın geldiğinin düşünülmesi gerekir.

Fakat asıl da düşünmesi gerekenler, adım atması gerekenler inadına ateşe benzin döküp, körükle gidiyorlar.

Son zamanlarda olan üç konu üzerinde durmak istiyorum.

En sonundan başlayalım.

GELİN HANIMA DERS VERDİLER!... YANİ SİZ BİLİRSİNİZ DERCESİNE….

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Ne zaman ne konuşacağına dikkat etmek gerekir” dedi, çok doğru söyledi ama döndü “Gelin hanıma benim memleketim Rize’de güzel bir ders vermişler” dedi.

Haydaaaa…

Bu ne Lahana turşusu be ne perhiz….

Turgut Özal’ın “Benim memurum işini bilir” dediği gibi.

Bizim anladığımız cumhurbaşkanı en tepedeki koruyucu babadır. Bırakın bir siyasi muhalefet liderine, düşman olsa dahi, hatta terör uzantısı siyasi parti temsilcisi olsa dahi yapılan saldırıyı “Ders” olarak vermesi kadar abes bir şey olamaz. Bil hassa “Siyasi tartışmaları, fikirleri yanlış bile olsa, vandallığa vurmayın, terörize etmeyin, şiddete baş vurmayın, bunu yapanın benim yanımda yeri yoktur” demesi gerekirdi.

Bir cumhurbaşkanı veya bir bakan bu ve benzeri şeyleri demesi, “Muhalefet temsilcilerinin her geldiği ilçede, ilde ders verin” demesi anlamına gelir.

Böyle denildiği zamanda dün Kemal Kılıçdaroğlu’na, bugün Meral Akşener’e, yarın Ahmet Davuroğlu’na yada Ali Babacan’a ders vermeye kalkar bu vandallar. Karşı tarafta aynısını yaparsa tarih tekerrür eder kardeş kanı akmaya başlar.

Özellikle bu tip olaylarda cumhurbaşkanı kendisi talimat vermeli gerekeni yapın diye. Çünkü cumhurbaşkanı ezilen karıncanın da, hırsızında, sarhoşunda, rakibi siyasilerinde kendisine söveninde güvenliğinden sorumludur.

Eğer kanun devleti, parti devleti değil de, hukuk devletiyseniz, hükümet politikası değil de devlet politikasıyla ülkeyi yönetiliyorsanız gerekeni kimliğine bakılmadan sadece hukuk dersini vermelidir, hemşeriler veya Vandallar değil. Kimsenin kimseye ceza verme hatta ders verme hakkı yoktur.

Kendisini taşlayan, atılan taşlarla başı kanayan ve ceza vermeyen Hz. Peygamberden daha mı üstünsünüz ki eleştirdi diye ders veya ceza vereceksiniz.

Bu olaylar devlet düzeninin ne hale geldiğini açık bir şekilde gösteriyor.

Beni partilerin kendi içişlerinde eleştirdikleri ne laf ne söyledikleri hiç ilgilendirmiyor ama devletin bekasının teminatı olan bir makamın sahibinin sözleri çok ilgilendiriyor.

Hemen “Cumhurbaşkanına söz söylenir mi, eleştirilir mi?” diye duyar gibiyim.

Kimse ilah değildir, Allah kelamının dışında bütün kelamlar, sözler de sorgulanır, eleştirilir. Cumhurbaşkanını veya bir bakanı eleştirmek devlete karşı olmak anlamına da gelmez, devlet bu değil çok faklı bir anlamı olan şeydir. Anlaşılsaydı bu hale gelmezdi.

HUKUK NEDEN İŞLEMİYOR.

Diğer konuya gelince; alenen rüşvet yolsuzluk ihalede hile, kaybolan paralar gündemi meşgul ediyor. Ülkeyi yönetenler bilakis hukuku, yargıyı faaliyete geçirmeleri yerine savunma mekanizmalarını işletmeye çalışıyor. Mecliste araştırma komisyonu kurulmasına bile karşı çıkıp reddediyorlar.

Eğer bu ülke parti devleti, kanun devleti değilse şu ana kadar hukuk çoktan işlemeliydi. Bu ülke orman kanunuyla mı işliyor ki, yapanın yanına kar kalıyor. Ülkeyi yönetenlerin kendi kandilleriyle, devlet kandillerinin ayrı olduğu bir kültürün geldiği noktayı, heyhak yaşıyoruz.

Kimden nasıl helallik isteyeceksiniz….

MAFYA MI DEVLETE GİRDİ, DEVLET Mİ MAFYAYI ALDI…

Son ve en önemli konu ise kahramanlıkla, hainliğin içiçe geldiği bir konu.

Önce bir hikaye anlatalım.

Adamın biri yavru Yılan’ı alıyor, besliyor büyütüyor. Adam yılanı o kadar seviyor ki, ondan hiç ayrılamıyor hatta yatağında birlikte yatıyorlar. Adam Yılan’ın da kendisini sevdiğini sanıyor her tarafta anlatıyor “Benim Yılan beni çok seviyor” diye. Fakat bir sorun vardır. Yılan hiçbir şey yemiyor fakat gelişip büyüyor. Adam bir gün bir bilgeye gider derki, “Yılan büyüyor gelişiyor ama bir şey yemiyor” Bilge diyor ki, “Dikkat et bu Yılan seni yiyecek.” Adam “Bu Yılan beni yemez çünkü beni çok seviyor, kucak kucağa yatıyoruz.” Bilge gene diyor “Yılan seni yiyecek” Adam bilgeye inanmıyor dönüp geliyor ama kısa süre sonra Yılan adamı yiyor.

Koynumda Yılan beslemişim sözündeki gibi….

Günlerdir bir heyecandır gidiyor. Kimilerine göre ne kahraman bir adam helal olsun diyenler, diğer tarafta hain, FETÖ’cü, PKK’lı v.s diyenler.

Bakın bugün ne söyleyecek, 3. 5. Derken 7. Videosu da düştü ha şimdi 8. Videosu gelecek kurgular yapılıyor hayali Fragmanı yayınlanıyor.

Sedat Peker kimdir diye sorduğumuz zaman bile çok çeşitli cevap alır kimlik bildirimi yapanı görürsünüz. Sedat Peker’in kim olduğundan daha çok konuştukları önemli.

AK Parti Hükümeti  2005 Yıllarında mafyayı temizlemekten büyük takdir toplamıştı. Şimdi görülüyor ki, sokaktan temizlemiş de devlete yerleştirmiş. Sedat Peker’in her dediği devletin mahremiyeti ve sızan pisliği ortalıklara serpildi.

Şu an ülkeyi yönetenler ortalıklara serpilen bu pisliği temizlemek için büyük çaba sarf ediyorlar.

Önemli olan bu pislikleri temizlemek için çaba sarf etmek değil, önemli olan o pisliğe batmamaktır.

Kimse Sedat Peker’i suçlamasın..

Geçmiş dönemlerde de AK Parti hükümeti uyarılara kulak asmadı FETÖ ile iş tutup devletin kırçal damarlarına kadar girmelerine izin verdi. Bu bataklığı kurutmak için uğraşırken daha çok batak verdi. Masun vatandaşlar büyük zarar gördü.

Çözüm süreci adı altında yapılan doğru proje, yanlış uygulama ile HDP diye bir devi uyandırdı, eyvah nasıl bu kadar oy aldı diye çırpınırken, operasyonlar yapılırken hem devlet hem vatandaş büyük zarar gördü.

Ana muhalefet Partisi genel başkanını “Kazığa oturturuz” diyen, bildiri açıklayan akademisyenleri “Kan havuzunda banyo yaptıracağız” diyen mafyaya ses çıkarılmadı şimdi ortalığa savrulan pislikleri temizlemek için çaba sarf ediliyor, devlet kurumları zafiyete uğruyor.

Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gelin hanıma benim memleketim Rize’de ders verdiler” dedi.

Bundan sonra her giden yerde muhalefete karşı saldırı olursa sorumlusu kim olacak?

İki yanlış bir doğru yapmıyor.

Siyaseten de olsa, mevkileri korumak adına da olsa bu güzelim ülkeye kıymayalım.

Bu ülkenin bekası; ne gösterişli yapılara bağlı, ne oturduğunuz şaşaalı makamlara bağlı, nede düşmanlaştırıcı siyasete bağlı bu ülkenin bekası farklı fikirlerin hatta inançların vede etnik kökenlerin birlikte yaşadığı,  tarihten bu tarafa gelen toplum değerlerine bağlı.

Bu dönemde hangi tarafta olursanız olun kafanızı iki elinizin arasına koyun bir düşünün ne hale geldik diye.

Sadece Eyvahhhhh dersiniz  

mceylan4262@gmail.com