BEN YAPTIM OLDU DEĞİL, MİLLİ MUTABAKAT
Bir ülkede yönetimlerim başlıca görevlerinden biri tüm katmanları sorumluluk almalarını, farklı fikirlerin biraraya gelmelerini sağlamaktır.
Ülkenin problemlerini milli mutabakatla çözebilirsiniz. Yoksa kavga ortamını ateşler, kutuplaştırma ve ötekileştirirsiniz.
Her şeyi ben bilirim, benim dediğim önemli, diğerleri önemli değil anlayışı hem devlet yönetimine hemde insani ölçülere zarar verir.
Yaratan insanları ayrı şekillerde ve ayrı düşüncelerde yaratmıştır. O zaman birlikte yaşamak ve oluşan problemleri de birlikte çözmek zorunluluğu vardır.
Önce yönetimde olmak üzere her katman adil ve insani ahlak ölçülerine uymakla mükelleftir.
Her bir yönetici ben yanlış yaparsam ne yaparsınız diyen Ömer, her birimizde kılıcımızla düzeltiriz ya Ömer diyen sahabe olmak zorundayız.
Her bir birey: olup biteni sorup sorgulayıp, yanlışı doğruyu iyi tahlil edip ona göre davranmak zorundadır.
Demokrasilerde yönetimler partiler ve vatandaşın vereceği oyla belirlenir.
Seçmenin oyu ile milli irade tecelli eder. Bir tane iktidar ve birden fazla muhalefet partileri oluşur. Ülke problemleri de iktidar ve muhalefetin elbirliğiyle Meclis’te milletin vekillerinin katkılarıyla çözülür.
İktidar olarak seçilen milli mutabakatı kurmakla yükümlüdür. Muhalefet, iktidar bu adımı atarsa katılım sağlanır.
İktidar her şeyi ben bilirim ben yaparım diyemez, gelen eleştiri ve fikirleri göz ününe almak zorundadır. Muhalefet ise iktidarın her yaptığına karşı çıkamaz, doğrularda yanında olur, yanlış veya eksiklerde tamamlayıcı yapıcı tutum izlemek zorundadır.
Problemler millet iradesiyle mecliste temsil edilmesi ile yüce meclis çatısı altında bulunan hatta katkı sağlayabilecek, meclise bile girmese dahi fikir sahibi insanların mutabakatı içinde çözme zorunluluğu vardır.
Ülke içinde yaşayanların farklı fikirlerde olsalarda mutlak bir oldukları noktalar vardır bu noktada birleşmenin adına da milli mutabakat denir. Milli mutabakatı sağlamak ise öncelikle yönetimin görevidir.
İKTİDARIN KENDİ DIŞINDAKİLERİ YOK SAYMA DURUMU YOKTUR
Mevcut yönetimde olan iktidarın kendinden başkalarını, tenkit edenleri ve farklı fikirde olanları yok sayma hakkı yoktur.
Ülke problemleri tek başına çözmek mümkün değildir. Ülkemizde biz bu durumu açıktan yaşıyoruz.
Son zamanlarda tüm dünyayı esir alan Coronavirüs tedbirleri sürecinde açıkça görüldü ki, iktidar kendinden olan ve olmayan ayırımını ortaya koydu.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan ilk büyük toplantıda açık bir şekilde bu ayırımcılık ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde partilerde iktidar muhalefet ayrımı olmaz. Ya hepsi vardır yada hiç biri yoktur.
Halkın iradesi halkın problemleri ülke ihtiyacı ,millet iradesiyle seçilen vekillerle TBMM de dile getirip çözüm üretilir. Toplantıya bir çok konumda AK Parti katılırken diğer partiler davet edilmedi.
Türkiye’de üç büyük sendika var ikisi Türk İş, Hak İş davet edildi diğeri DİSK davet edilmedi.
Hatta TTB Tabipler birliğinin Bilim Kurlunda olmayışı ve davet edilmediği bilgisini aldık.
Böyle önemli siyasi olmayan bir konuda her kesimin fikrine ihtiyaç varken böyle bir ayrımcılık yapılamaz.
Böyle önemli bir konu da her kesim elinden geleni yaparak bir şeyler yapmaya çalışırken belediyelerin önünün kesilmesi de çok doğru bir yaklaşım değil.
Halbu ki, her kesimin yardımına, katkısına da ihtiyaç olunduğu bir dönemde yardım kampanyaların ve yapacakları çalışmaların önünü kesmek siyasi hukuka da vicdani hukuka da sığmaz.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediye Başkanlarıyla tele konferansla biraraya geldi “Aç açıkta kalanların vebali üzerimizde” dedi doğru dedi fakat bu toplantıda CHP belediyeleri yoktu.
Ülke nüfusunun yarısını teşkil eden bu büyükşehir belediyelerinde yaşayanların aç ve açıkta kalanların vebali kimde? Bu çalışmalara engel olanların vebali yok mu?
Cumhurbaşkanı olarak yaptığı bu toplantı parti toplantısı değildi, bu toplantı da ayırım yapılması doğru bir yaklaşım değil.
Biz merkezi iktidarız deniyor ise: bizim belediyelerin önünü açalım hizmetleri görünsün, diğer belediyelerin önünü keselim hizmet edemesinler, bu durum o belediye başkanlarına değil, o belediyeliklerde yaşayan halka hakaret olur.
Büyükşehirlere giriş çıkışlara yasak geliyor, sokağa çıkma yasağı geliyor belediyelere sorulmuyor hatta haber bile verilmiyor.
Bu belediyeler çalışıyorlar mıydı? Evet çalışıyorlardı, eksikleri var mıydı? Merkezi hükümetin eksikleri kadardı belki o kadar da yoktu.
Böyle bir durumda özellikle de ülkenin cumhurbaşkanı ve bakanları siyasi davranamaz, bizden veya diğeri diyemez. Bırakın yerel yönetimler bölgesini daha iyi tanır hizmetini gerçekleştirsin.
Coronavirüs pandemisi Dünyada 102. Gününde görüldüğü günden itibaren partisine bakılmadan her belediye, her kurum üstüne düşen görevi yapmaya çalıştı. Büyükşehirler, il ve ilçe belediyeleri valilikler, kaymakamlıklar, muhtarlıklar, sağlık kurumları hatta özel STK veya iş dünyası herkes elini taşın altına koydu.
Bir taraftan birlik beraberlikten bahsederken diğer taraftan bizzat ülkenin Cumhurbaşkanı, bakanları ayırımcılık yaparsa orada milli birlik ve berberlik olmaz.
Yönetimin başı baba gibidir, bizim kültürümüzde de devlet babadır, yöneticisi hükümdardır. Tüm ülke insanları hükümdarın evlatlarıdır. Hükümdar evlatlar arasında adil davranmak zorundadır, ayırımcılık yapamaz. Hükümdar ayırımcılık yapar ve adil davranmaz ise; Tartışmaların önünü açar ve Kısır tartışmalara söz hakkı vermiş olur.
ELEŞTİRİLEMEZ KARAR VE MAKAM YOKTUR
Hiç bir karar tartışılamaz, tenkit edilemez, eleştirilemez değildir. Kararı verenler de insandır hata yapma hakları vardır.
Tenkit sünnettir, eleştiri dairesi ne kadar genişlerse fikir zenginliği olur. Eleştiri hakkı düşmanlık getirmez. Eleştirdiği kimse ilah değil eleştiren kimse hain veya düşman olamaz.
Özellikle yöneticiler eleştirilmeye tahammül etmek zorundadır.
Şeyh Edebali’nin “Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... “ ve devamındaki nasihatlar örnek olmalıdır.
Düşmanlık, ötekileştirme diline dikkat etmek lazım. Yöneticilerin, liderlerin, siyasetçilerin dili vatandaşa da yansıyor.
Milli birlik ve beraberlik milli mutabakattan geçer ötekileştirmekten değil.....
İstanbul
02.05.2024